Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'de Dürziler ile Bedeviler arasındaki çatışmalar ve ülkenin "bölünme tehlikesine" dair uyarıda bulunarak, "Bunu fırsat bilen bazı diğer gruplar, bunlar ülkenin kuzeyinde, güneyinde, doğusunda, batısında hareketlenme emareleri gördük. Birtakım beyanatlar, demeçler. Ve biz orada Türkiye olarak ihtarımızı, uyarımızı vermek zorundaydık. Çünkü biz ülkenin birliğini, bütünlüğünü istiyoruz." dedi.
Bakan Fidan, NTV'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Suriye'deki gelişmelere ve Türkiye'nin tutumuna ilişkin Fidan, Suriye'nin Türkiye'nin milli güvenliği için öneminin tartışılmaz olduğunu vurgulayarak, komşu ülkelerde birlik, düzen ve dirlik olmasının Türkiye açısından önemine işaret etti.
Fidan, Türkiye'nin bir numaralı hedefinin bölgede sükuneti, istikrarı ve güvenliği sağlamak olduğunun altını çizerek, Suriye'de Türkiye'nin, bölge ülkelerinin, Avrupa Birliği'nin ve ABD'nin destek verdiği bir sürece girildiğini kaydetti.
Suriye'deki yeni yönetimin bu süreçte pozitif cevaplar verdiğini aktaran Fidan, "Suriye'nin bölünmesinden ve istikrarsızlığından, güçlenmemesinden faydalanabilecek aktörlerin, Suriye'nin içinde bulunduğu çaresizlik, ümitsizlik ve olumsuzluk çukurunda debelenmesini istediklerini hep görüyorduk. Ortaya koyduğumuz diplomatik müzakerelerle, ortada bütün uluslararası toplumun yaptığı çalışmalarla, böyle bir beklenen tablo çıkmayınca, bu sefer kendileri başka bir senaryo uygulamaya koydular." diye konuştu.
Fidan, İsrail'in böyle bir amacı olduğuna işaret ederek, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Suriye'nin istikrarıyla ilgili çok da olumlu düşünmediğini söylediğini anımsattı.
- "Türkiye olarak uyarımızı vermek zorundaydık"
Süveyda'da Dürziler ile Bedeviler arasında ortaya çıkan çatışmaları lanetlediklerini, doğru bulmadıklarını ve sorumluların bir an önce cezalandırılması gerektiğini belirten Fidan, şunları kaydetti:
"Ama bunu fırsat bilen bazı diğer gruplar, bunlar ülkenin kuzeyinde, güneyinde, doğusunda, batısında hareketlenme emareleri gördük. Birtakım beyanatlar, demeçler. Ve biz orada Türkiye olarak ihtarımızı, uyarımızı vermek zorundaydık. Çünkü biz ülkenin birliğini, bütünlüğünü istiyoruz. Şuna da karşıyız: Ülkede birlik, bütünlük sağlanacak diye ülkedeki etnik kimlikleri, dini kimlikleri ezmek ne kadar yanlışsa, etnik ve dini kimlikler kendilerini iyi hissetsinler diye ülkenin geri kalanını ateşe atmak o kadar yanlış. Bunun altın dengesini bulup o formülle gitmek gerekiyor."
Fidan, Türkiye ve birçok ülkenin, merkezi hükümetin herkesin kimliğine, hukukuna, yerel yönetimlerdeki etkisine saygı duyacağının altını çizdiğini aktararak, "Ama kimsenin elinde, devlet gücü dışında silah olmayacak. Devlet de sadece benim elimde devlet var diye bu grupları tabii ki ezmeyecek." dedi.
İsrail'e istihbarat kanalları ve diğer muhataplarla yapılan konuşmalar üzerinden aynı mesajları gönderdiklerini anlatan Fidan, "Biz diyoruz ki Suriye'yle ilgili, Suriye'nin toprak bütünlüğüne kimse dokunmasın. Suriye, bölgesindeki hiçbir ülkeye tehdit oluşturmasın, hiçbir ülke de Suriye'ye tehdit oluşturmasın. Buna mümkün kılacak bir anlayış birliği ve eylem birliği içerisinde olalım. Bizim derdimiz bu." ifadelerini kullandı.
- "(PKK/YPG) 10 Mart'taki anlaşmayı hayata geçirmesini bekliyoruz"
Fidan, daha önceki "(Suriye'de) Şiddet kullanarak bölmeye ve istikrarsızlaştırmaya doğru giderseniz, biz bunu kendi milli güvenliğimize yönelik doğrudan tehdit olarak algılar ve müdahale ederiz" sözlerinin kapsamına ilişkin, şunları kaydetti:
"Tehdidin niteliğine bağlı. Bakın şöyle bir şey var. Diyelim, YPG'nin elindeki silahlı unsurlar, şu anda kendi kendini lağvetmiş değil. Bu insanların 10 Mart'ta imzalanan anlaşmayı hayata geçirmesini bekliyoruz biz. Böyle bir olumlama içerisinde, bir olumlu atmosfer içerisinde konunun gitmesini istiyoruz. Hiçbir kan dökülmeden, sıkıntı olmadan, Kürtlerin kimlikleri, hakları, hukukları da korunarak, başta mal, mülk, vatandaşlık olmak üzere, kültürleri, herkesin kendini eşit hissedeceği yeni bir Suriye'ye beraber adım atmalarını istiyoruz."
Türkiye ile Suriye arasında savunma alanında olası bir işbirliği konusuna ilişkin, iki ülke arasında terörle mücadele başta olmak üzere savunma işbirliği yapmak kadar normal bir şey olmadığını belirten Fidan, Suriye'nin teknik desteğe, silahlı kuvvetler başta olmak üzere temel devlet kurumlarının yeniden yapılandırılması konusunda çok ciddi bir yardıma ihtiyacı olduğuna dikkati çekti.
- Savuna alanında meşru işbirliğini destekliyoruz
Fidan, Suriye'de devlet kurumları yapılandırılmazsa güvenlik, düzen ve hizmet sağlamanın mümkün olmadığına değinerek, "Sağlık, eğitim, ulaştırma, enerji bu konuda sıkıntılar var. Bunları ağır ağır götürmeye çalışıyoruz hep beraber bölge ülkeleriyle. Silahlı kuvvetlerin bir noktada belli bir kapasiteye ulaşması gerekiyor, ki sınırlarını korusun, DEAŞ'la mücadele etsin, terörle mücadele etsin, bölgede farklı türden tehditler olmasın. Bu konudaki meşru işbirlikleri her zaman için bizim desteklediğimiz bir hareket tarzı." diye konuştu.
Suriye'nin güneyindeki Süveyda ilinde 13 Temmuz'da başlayan çatışmalara ilişkin Fidan, bölgede emperyalizm döneminden itibaren üstü kapatılmış sorun alanları olduğunu belirterek, "Bedeviler ile Dürziler arasında cereyan eden çatışmaya açıkçası merkezi yönetimin tarafsız bir şekilde müdahale etmesi çabasına İsrail'in biz engel olduğunu görüyoruz. Zaten stratejik olarak itirazımız bu yönde oldu." diye konuştu.
Fidan, geçen hafta tarafların Amman'da bir araya gelerek belli bir anlayış birliğine vardıklarını belirterek, yalnızca Dürzilerin bir kolunun tamamen anlaşmaya ve yumuşamaya karşı ve "silahla mücadele edip belli bir bağımsızlığa gidecekleri" yönünde bir dil kullanmaya başladığını aktardı.
Mutabakat gereği hafif silahlara sahip hükümet unsurları ve polis güçlerinin Süveyda ve çevresine konuşlandığını kaydeden Fidan, belli bölgelerde ufak çaplı çatışmaların devam ettiğini ancak tarafsız şekilde kontrolün sağlanması için görüşmelerin sürdüğünü ifade etti.
Fidan, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın beklentilerin üzerinde ve kapsayıcı bir siyaset uyguladığına değinerek, merkezi hükümetin gruplar arasındaki olası çatışmalara taraf olmaması, müdahale etmesi ve müdahale ettikten sonra da sorumluları bulduğunda cezalandırması gerektiğini; Şara'nın da bu konularda elindeki imkanlarla müdahale ettiğini dile getirdi.
- ABD'nin Suriye'ye yönelik politikası
ABD'nin Suriye'ye yönelik tutumuna dair Fidan, ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın bölgede dengeleri anlayan ve belli bir tarafsızlığı yansıtma gayretinde olan bir temsilci olduğuna işaret ederek, Türkiye'nin bunu takdir ettiğini ve yıllardır beklenen özgün bir vizyon olduğunu dile getirdi.
ABD ile İsrail arasındaki ilişkilere dair Fidan, "Amerikan iç politikasının şekillenmesinde İsrail'in, İsrail lobilerinin ve siyonist düşüncenin çok yapısal bir etkisi var." değerlendirmesinde bulundu.
ABD'de bu mekanizmanın dışında hareket eden ve özgün yaklaşımlı liderlerin ve siyasetçilerin ortaya çıktığına işaret eden Fidan, ilk önce İsrail'i değil, ABD'yi düşünen insanlar da olduğunu ifade etti.
Fidan, Suriye'de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG'nin merkezi sisteme entegrasyon konusunda görüşmelere ve terör örgütü DEAŞ'le mücadeleye ilişkin, ABD ve bölge ülkeleriyle yürüttükleri bir süreç olduğunu hatırlatarak, Süveyda'daki olaylarla gündem kaymasının ister istemez olduğunu ancak Türkiye'nin gündeminin değişmediğini vurguladı.
- "SDG vakit kaybetmeden merkezi hükümetle anlaşmaya varmalı"
Fidan, terör örgütü PKK/YPG'ye çağrıda bulunarak, "SDG'nin vakit kaybetmeden gönüllülük içerisinde merkezi hükümetle bir anlaşmaya varması, vardığı anlaşmanın hayata geçmesi için sahici, kalıcı, aması olmayan adımlar atması önemli. Burada güvence arıyorsa, temel hak, özgürlük ve can mal güvenliğiyle ilgili burada Türkiye gibi ülkelerin şahit tutulması önemli. Onun dışında belli şeyleri bahane ederek ülkede farklı farklı silahlı yapıların varlığının devam ettirilmesi meselesi kabul edilebilir bir konu değil." diye konuştu.
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Barrack'ın "PKK/YPG'ye devlet sözü vermedikleri ve entegrasyona yönelttikleri" sözlerini "yerinde bir açıklama" olarak nitelendiren Fidan, olayları yakından değerlendirdiklerinin, Suriye'deki yönetimin meşruiyetini tanıdıklarının ve desteklediklerinin altını çizdi.
Fidan, Suriye'de bir sorun çıktığında ilk önce bu yönetimin müdahil olmasının beklentileri olduğunu ve gerekirse bir miktar Türkiye'nin de destek vereceğini kaydederek, "Nihayetinde her türlü senaryoya da hazır olmamız lazım. Çünkü biz Irak'taki PKK senaryosunu, Suriye'deki PKK senaryosunu tekrar tekrar yaşayıp, ülkemizdeki halkımızın gelecek 40 yılını da bir önceki 40 yılı gibi bir daha bunu yaşatma niyetimiz yok." ifadelerini kullandı.
- "Terörsüz Türkiye" süreci
"Terörsüz Türkiye" sürecinde devlet olarak belli hassasiyetlerin gerçeklikle takip edilmesi gerektiğinin altını çizen Fidan, "Süreç devam ederken vatandaşımızın endişelenmemesi lazım. Burada devlet bir oyuna gelmiyor veya karşı tarafı oyuna getirmiyor. Biz niyetimizde de açığız. Kendimize de dürüstüz, karşı tarafa da dürüstüz. Ne konuşuyorsak onu yapmaya çalışıyoruz." dedi.
Beklentilerinin Türkiye'yle ilgili "hiçbir tehdidin kalmaması" olduğunu belirten Fidan, 11 Temmuz'da X hesabından paylaştığı "Terörsüz Türkiye" mesajına ilişkin "Yani KCK'nın belli bir grubu kendini tehdit olmaktan çıkartıyor olması diğer unsurların bize tehdit olmayacağı manasına gelmiyor. Onun da belli bir şekilde Türkiye'nin onay vereceği şekilde bir tehdit unsuru olmadığını bizim görmemiz lazım. O, ona ilişkin bir ifadeydi." değerlendirmesinde bulundu.
Fidan, yeni dönemde, silah ve çatışma dilini kullanmadan daha modern bir anlayışla, daha medeni bir anlayışla dönüşümün mümkün olduğunu dile getirerek, Türkiye'nin, bunun olabilmesi için de her türlü alternatife hem idrak olarak, hem kafa olarak, hem de güç olarak hazır olması gerektiğini vurguladı.
Batı başkentlerinde terör örgütü PKK'nın siyasal varlığına izin veren bir anlayış olduğunu ifade eden Hakan Fidan, "Kendi iç hukuklarındaki açık maddeleri ihlal etmedikleri sürece orada onların faaliyet gösteriyor olmasını şey yapmıyorlar. Ben Milli İstihbarat Teşkilatını bıraktığımda Alman İç İstihbarat Teşkilatının her yıl kamuya açık verdiği raporda ülkesinde deklare ettiği PKK'lı sayısı 14 bindi." şeklinde konuştu.
(Sürecek)