Genel

Yazar Akif Emre için saygı programı düzenlendi

- Gazeteci Çiğdem Aktı: - "Bir haberi kimin yazdığını, haberin kimden geldiğini sorgulamamızı sağlayan kişi Akif Emre'dir. Haber ve bilginin kirlendiği bu günlerde bunun önemini daha iyi anlıyorum" - Muş Alparslan Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Dr. Öğretim Üyesi İzzet Gülaçar: - "Akif Emre'nin yazılarındaki derin kaygılar, Müslüman bir zihnin hayata bakışını resmetmektedir. Emre, yazdıklarıyla dünyamızı zenginleştirmiştir"

İSTANBUL (AA) - Mavera Eğitim ve Sağlık Vakfı'nda, 23 Mayıs 2017'de hayatını kaybeden yazar Akif Emre için saygı programı düzenlendi.

"Çarşamba Sohbetleri" kapsamındaki "Akif Emre'ye Saygı" programına katılan Düşünen Şehir Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yerli, yazarın şehir ve medeniyete dair önemli fikirlerinin olduğunu söyledi.

Yerli, Akif Emre'nin yazılarını sloganlardan uzak durarak kaleme aldığını belirterek, "Akif Emre, İslam medeniyetini metinler üzerinden değil yaşanmışlıklar ve pratiklikler üzerinden anlar ve yorumlardı, yaşanabilir bir hafıza olarak görürdü. Bu anlamda o, mimari ve şehri birlikte okumuş ve değerlendirmiştir." dedi.

Emre'nin laleden daha çok erguvanı ön plana çıkardığını ve hayata ilişkin tavrının bu ayrım üzerinden okunabileceğini dile getiren Yerli, şunları kaydetti:

"Akif Emre, anlatmak istediklerini bizlere erguvan üzerinden anlatmıştır. O, erguvandan geçicilik, mütevazılık, ölümlülük gibi anlamlar çıkartır. Erguvan, olmaması gereken yerde ortaya çıkan ve olması gerekeni hatırlatan bir çiçektir. Bu anlamda erguvan, aslında Akif Emre'nin kendisi gibidir ve bize Akif Emre'nin hayattaki halini ve duruşunu anlatmaktadır. Akif Emre, bir mayıs ayında vefat etmişti. Erguvan da bir bahar, mayıs ayı çiçeğidir. Bu, onun hayat hikayesinin de bir özeti gibidir."

Yusuf Yerli, eleştirel kişiliğe sahip Emre'nin uyumsuz değil dost ve yapıcı bir muhalif olduğunu söyledi.

- "Bize bir akranı gibi davranmıştı"

Yazar Suavi Kemal Yazgıç, Akif Emre'yle 2000'li yılların ortasında tanıştığını belirterek, "Akif Emre'yi takip ediyor ama onunla tanışmayı geciktiriyordum. Kendisiyle tanışmadan önce onun oldukça celalli birisi olduğunu düşünüyordum. Tanıştıktan sonra ise bunun böyle olmadığını fazlasıyla anladım." ifadelerini kullandı.

Emre ile uzunca bir zaman her hafta buluşma fırsatına sahip olduğunu dile getiren Yazgıç, şöyle devam etti:

"Bir grup arkadaşımızla çarşamba akşamları buluşurduk. Bu toplantıları özel kılan Akif Emre'ymiş. Bunu da o vefat ettikten sonra daha iyi anladık çünkü o vefat ettikten sonra hiç buluşmadık. O, buluşmalarımızın temel unsurlarından birisiydi ama bunu bir merkez olduğunu fark ettirmeden yapardı. Akif Emre, sahip olduğu bilgi ve ustalık farkını etrafındakilere hiçbir zaman hissettirmemiştir. Bize bir akranı gibi davranmış ve bu, ondan bir şeyler öğrenmemizi de fazlasıyla kolaylaştırmıştı."

Yazgıç, Emre'nin vefatından sonra daha çok anıldığının, bu durumdan dolayı oldukça üzgün olduğunun altını çizdi.

- "O, haberciliği sadece bilgi vermek, olanı yansıtmak olarak görmeyen bir bakışa sahipti"

Gazeteci Çiğdem Aktı, birlikte çalışma fırsatına sahip olduğu Emre'den birçok şey öğrendiğine işaret etti.

Akif Emre'nin, hayalini kurduğu haberciliğe uygun bir yer inşa ettiğini dile getiren Aktı, "O, haberciliği sadece bilgi vermek, olanı yansıtmak olarak görmeyen bir bakışa sahipti. Bu, hala özlediğim bir tavırdır. Örneğin, o herhangi bir ajanstan gelen haberi olduğu gibi kullanmazdı. Onun kendine ait bir gündemi vardı. Bu konuda inanılmaz titizlenen birisiydi. Her sabah yaptığımız toplantılarda eğer o gün gündemimizde Müslüman dünyaya dair bir haber yoksa bunun için hepimize itiraz ederdi." diye konuştu.

Aktı, Emre'nin Müslüman dünyaya karşı ufkunu genişlettiğini söyleyerek, şunları kaydetti:

"Ben, onu tanımadan önce sadece Orta Doğu ve Keşmir gibi yerleri takip ediyordum. Arakan, Mora ve daha birçok yerin önemini hep ondan öğrendim. O, yaptığı işe karşı çok büyük titizlik gösterirdi. Bir haberi kimin yazdığını, haberin kimden geldiğini sorgulamamızı sağlayan kişi Akif Emre'dir. Bu anlamda habercilik dilini bize öğreten odur. Bir haberi görmememiz gerektiğinin, en az o haberi görmek kadar bir duruş ifade ettiğini bize o göstermiştir. Haber ve bilginin kirlendiği bu günlerde bunun önemini daha iyi anlıyorum. Bugün etrafımda ne yazık ki Akif Emre gibi birisi yok ve onu çok özlüyorum."

Akif Emre'nin dünyanın içinde bulunduğu zorluklara rağmen umudunu hiç yitirmediğinin anlatan Aktı, onun üzerine bastığı toprakta inandığı gibi yaşamayı seçtiğini dile getirdi.

- "Yazdıklarıyla dönemin entelektüel tartışmalarına önemli katkılar sundu"

Muş Alparslan Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Dr. Öğretim Üyesi İzzet Gülaçar da Akif Emre'yi anlamanın ancak sahip olduğu entelektüel arka planı idrak ederek mümkün olabileceğinin altını çizdi.

Emre'nin politik, kültürel ve sosyal ortamın kaygılarıyla yazılarını kaleme aldığını kaydeden Gülaçar, "O, yazdıklarıyla dönemin entelektüel tartışmalarına önemli katkılar sunmuştur. Emre'nin ne yazdığı kadar, niçin yazdığı da önemlidir. Ben, onun yazılarına bakarken o yazının hangi zamanda kaleme alındığına bakarım. Bu anlamda Akif Emre'nin 'kim' olduğunu anlamak ancak onun bastığı yerin 'neresi' olduğunu anlamakla mümkündür." şeklinde konuştu.

Gülaçar, Akif Emre'nin Bosna-Hersek'in ilk Cumhurbaşkanı Aliya Izzetbegoviç'le ilgili, "yüzünde gölgesi olmayan bilge" ifadesini kullandığına işaret ederek, şunları dile getirdi:

"Bu ifade aslında Akif Emre için de aynen kullanılabilir. Akif Emre, Müslümanca duruşa sahip bir entelektüeldir. O, yazılarında bu çağda yaşayan, talihine mağlubiyet düşmüş bir Müslüman olarak İslam medeniyetinin geçmişi ve geleceğine ilişkin sorular sormuş, cevapların peşine düşmüş bir entelektüeldir. Akif Emre'nin yazılarındaki derin kaygılar, Müslüman bir zihnin hayata bakışını resmetmektedir. Emre, yazdıklarıyla dünyamızı zenginleştirmiştir. Onun yazdıkları hala diriliğini ve güncelliğini korumaktadır. Bunun asıl nedeni ise yazdıklarındaki entelektüel kapasite ve Hakk'ın hatırını gözetmesidir."

Yoğun katılımın olduğu program, soru cevap bölümüyle sona erdi.