Doğu Akdeniz, son yıllarda önemli değişimlerin yaşandığı bir bölge haline geldi ve ABD, Birleşik Krallık ve AB bu değişimlerin farkında. Şimdi merak edilen soru şu: Bundan sonra ne olacak?
ABD Başkanı Joe Biden, selefi tarafından bırakılan dış politika mirasını yeniden gözden geçiriyor. Bu mirasın önemli başlıklarından biri de Amerika’nın Doğu Akdeniz politikası. İyi haber şu ki, Türkiye’deki değişimler, özellikle popüler anayasasının merkezinde yer alan bazı maddelerin yeniden yazılması, bu bölgesel gücü Batı için cazip bir müttefik haline getiriyor. Biden ve diğer Batılı liderler, son dönemlerde inişli çıkışlı bir ilişkiye rağmen Türkiye ile ilişkilerini yeniden gözden geçirirlerse, Ankara ile daha derin bağlar kurmanın, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde daha güvenli bir Akdeniz sağlayacağını göreceklerdir.
Türkiye ile İsrail’in tarihsel bağlarına bakacak olursak, Türkiye’nin Batı’nın yanında yeniden yer alması, İsrail için doğal bir müttefikin geri dönüşü anlamına geliyor. Bu bağlamda, Yahudi ve Türk Akdeniz halklarının tarih boyunca sahip olduğu derin simbiyozu yeniden inşa etmek için “Süleyman İttifakı” adını verdiğimiz bir anlaşma öne çıkıyor.
Doğu Akdeniz’deki Büyük Değişimler
Bölgedeki değişimler, Suriye’deki iç savaşın devam eden trajedisi ve mülteci krizinden, Çin’in ticari fırsatçılık yoluyla etkisini artırmasına ve Rusya’nın askeri gücünü hem doğrudan hem de vekil güçler aracılığıyla genişletmesine kadar uzanıyor. Ayrıca, devasa doğal gaz yataklarının keşfi de bölgenin cazibesini artırıyor.
Ancak NATO üyesi Türkiye, son yıllarda Batı’nın en güvenilir müttefiki olarak görülmedi. Özellikle Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerinin satın alınması ABD Kongresi’nde yaptırımlara ve F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye satışının iptaline yol açtı. Batılı güçler, Türkiye’nin NATO dışı askeri güçlerle yakınlaşmasından ve laiklikten uzaklaştığına dair bir algıdan endişe duymakta.
Türkiye-İsrail Rapprochement Süreci
Türkiye ve İsrail, son on yılda yeniden yakınlaşma sürecine girdi; özellikle istihbarat paylaşımı bu yakınlaşmanın önemli bir göstergesi oldu. Bu işbirliği, Suriye’deki çatışmanın yol açtığı devlet dışı aktörlerin oluşturduğu riskleri azaltma amacıyla devam edecek. MHP, uzun zamandır İsrail’in Türkiye’deki sadık bir müttefiki olarak biliniyor ve İran’ın artan militarizmi karşısında MHP’nin bu işbirliğini daha da savunacağı aşikâr.
Süleyman İttifakı: Tarihsel Bir Bağlantının Yeniden Doğuşu
Bu ittifakı, 16. yüzyılda Kudüs’ün şehir surlarını inşa eden ve İberya’dan kaçan Yahudilere yasal özgürlükler tanıyan Sultan Süleyman’a atıfla “Süleyman İttifakı” olarak adlandırıyoruz. Hem Türkiye hem de İsrail, sınırlarında İran’ın iyi donanımlı ve aktif milislerinden kaynaklanan büyük tehditlerle karşı karşıya. İki ülkenin askeri ve güvenlik çıkarları giderek daha fazla iç içe geçmiş durumda.
Yakın gelecekte, Süleyman İttifakı’nın bir parçası olarak, Suriye ve Doğu Akdeniz’deki diğer sıcak bölgelerde Türk ve İsrail askeri üslerinin kurulması gündeme gelebilir. Bu üsler, NATO’nun ileri harekât üsleri modeline benzer şekilde ortak operasyonlara zemin hazırlayarak, her iki ülkenin kuvvetlerini bölgesel tehditlere karşı güçlendirebilir.
Yeni Ticari Fırsatlar
Türkiye’nin Atlantikçilik politikasına yeniden yönelmesi, ticari fırsatlar anlamında da büyük kapılar açıyor. İngiliz mühendisler, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz yataklarının keşfi ve bu kaynakları işletecek altyapının inşasında önemli rol oynadı. Amerikan enerji devleri Exxon ve Ovintiv ise TPAO ile işbirliği yaparak bu sahaları işletmekte. İsrailli enerji şirketleri de bu işbirliklerine katılmak için fırsat kolluyor.
Yeni Anayasa ve Atlantikçilik
Türkiye’nin yeni anayasasında yapılacak önemli değişiklikler, ülkenin NATO üyeliğini “4+1 dokunulmaz madde” ile güvence altına alacak şekilde şekilleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhtemel halefi olarak görülen eski NATO generali Hulusi Akar, bu değişikliklerin merkezinde yer alacak. Akar, hem AK Parti hem de MHP’nin desteğine sahip ve Türkiye’nin çoklu başkan yardımcılığı sistemine dayalı geniş tabanlı bir hükümet kurma kapasitesine sahip.
Laiklik: İstikrar Sağlayan Bir Güç
Türkiye’nin uzun laiklik geleneği, ülkenin en büyük stabilite kaynaklarından biri olarak görülüyor. Batı’dan gelen gözlemler, Türkiye’deki artan bireysel dini pratiklerin radikal bir İslam anlayışına yol açabileceği endişesini taşısa da, Türkiye’nin İslam anlayışı modernite ve hoşgörü ile karakterize edilmeye devam ediyor. Bu da Türkiye’nin İslam dünyasında diğer bölgesel güçlerden daha farklı bir model sunduğu anlamına geliyor.
Türkiye’nin Atlantikçilik ekseninde dönüşüm geçirdiği bu dönemde, Batılı liderlerin Ankara ile ilişkilerini yeniden değerlendirmeleri ve bölgesel güvenliği güçlendirmek için daha derin işbirliklerine gitmeleri, tüm taraflar için kazançlı olacaktır.
Kaynak: Israel Hayom