Türkiye Cumhuriyeti’nin bu yıl yüzüncü yılını kutlarken, zamanın zorluklarına göğüs geren ve ulusun savunmasının sarsılmaz kalesi olmaya devam eden bir kurum var: Türk Silahlı Kuvvetleri. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet’e uzanan bir tarihe sahip olan bu askeri güç, ulusal güvenlik çıkarlarını koruyarak Atlantikçi doktrin çerçevesinde NATO hedeflerini savunmaktadır. Savunma rolünün yanı sıra, Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkenin güneydoğusunda yaşanan son deprem de dahil olmak üzere, doğal afetler sırasında da bir umut ışığı olmuştur.
Modern Türk Silahlı Kuvvetleri, kimliğini Cumhuriyet’in kuruluşuyla şekillendirmiş ve Kurucu Lider Atatürk’ün anayasal ilkelerini korumakla yükümlü hale gelmiştir. Atatürk tarafından oluşturulan ve bugün hâlâ dünyadaki en ileri yönetim modellerinden biri olarak kabul edilen bu anayasa, laiklik, ulusal birlik ve ulus devletin varlığı gibi temel ilkeleri kapsamaktadır. Bu ilkeler, hem bir erdem hem de bir hak olarak korunmakta, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiğinde aldığı Kayser-i Rum (Roma İmparatoru) unvanı gibi imparatorluk mirasıyla da uyum içinde yürütülmektedir. Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde bir zamanlar yaşamış olan vatandaşların torunlarını koruma sorumluluğu, Bosna, Kosova, Libya ve Suriye gibi operasyonlarla onlarca yıl boyunca ve günümüzde de süren bir şekilde gösterilmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye ve Libya gibi ülkelerde Rusya’nın etkisini sınırlamakta ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ege’deki girişimlerini durdurmakta kritik bir rol oynamaktadır. Türkiye, özellikle Libya ve Suriye’de Rusya Federasyonu’na karşı doğrudan aktif personel bulunduran birkaç NATO ülkesinden biridir. Aynı zamanda, Türk Bayraktar İHA’ları ve yeni tahsis edilen Türk deniz korvetleri, Ukrayna’nın cesur güçlerinin anavatanlarını geri almak için yürüttükleri mücadeleye destek sağlamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgenin en üstün gücü haline gelmesi, NATO’ya daha fazla entegrasyon sağlarken, kıtalararası bir güç olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır. TCG Anadolu uçak gemisinin hizmete girmesi ve F-35’ler ile Eurofighter jetlerinin kullanımı, tahıl ihracatı anlaşmasının güvenliğini sağlarken Türk askeri ve devlet gücünü Karadeniz’de ve dolaylı olarak Kafkaslar’da pekiştirecektir. ABD-Türkiye Mekanizması ve Birleşik Krallık ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yenilenen askeri ittifaklar, NATO’nun Doğu ve Güney Kanatlarının korunmasının önemini vurgulamaktadır. Önümüzdeki dönemde Türkiye, hipersonik füzeleri gücüne entegre edecek ve bu, ülkede halihazırda bulunan taktik nükleer kabiliyetlerin ABD tarafından modernizasyon taahhüdüyle paralel yürüyecektir.
Gaziantep ve İncirlik Hava Üssü’nün bulunduğu Adana gibi tarihi şehirleri etkileyen son deprem, bir kez daha ülkenin halkını ve liderliğini Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönlendirmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, sismik hasarın etkileri üzerinde tam operasyonel kontrol sağlamış, liderlik, operasyonel yetenek ve görev bilinci açısından askeri görevlerinin ötesine geçen bir performans sergilemiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yıl dönümüne yaklaşırken, Türk Silahlı Kuvvetleri, vatanın bekçisi ve koruyucusu olarak umut ve güven kaynağı olmaya devam etmekte, depremler nedeniyle evlerini ve sevdiklerini kaybeden vatandaşlara kucak açmaktadır.
Kaynak: Global Security Review