Seçimlere müdahale ederek yıkıcılığı körüklemek isteyen dış aktörlerden, ekonomik, sosyal ve en önemlisi de yasal olarak şüpheli gruplarla koalisyon kurarak iktidara gelmeye çalışan siyasi partiler ya da ulusal anayasa pahasına da olsa iktidarda kalmayı idealize eden iktidarlar yoluyla ortaya çıkan iç ‘parlama noktalarına’ kadar küresel ölçekte çok sayıda tehdit bulunmaktadır, Her iki senaryo da devletin tutarlı bütünlüğünü altüst ettiğinden, ülkeler Büyük Güç Rekabeti çağında vatandaşlarının ihtiyaçlarıyla uyum içinde istikrarlı, güvenli ve uyumlu bir yönetim sağlamak için süreklilik planlarına ihtiyaç duymaktadır.
Devletin çöküşü, ister iç ister dış faktörlerden kaynaklansın, çatışmanın halkın nesilleri boyunca yerleşik hale geldiği dünyanın dört bir yanında düzenli olarak meydana gelmektedir, ancak günümüzde tek taraflılığın salgın sonrası ortamında, devletin bozulmasının ‘nedenselliği’, altta yatan faktörler açısından bir ‘metamorfoz’ yaşamıştır. İster ekonomik düzeydeki enflasyondan kaynaklansın, isterse en endişe verici olanı, ‘statükoyu’ korumak ya da ‘değişim’ semantik takısı altında gizlenen bir ülkenin kurucu ilke ve esaslarına karşı sürekli bir kampanya yoluyla seçmenleri muhalefeti seçmeye yönlendirmek için siyasi entrikaların tırmanması olsun, içten gelen tehlikelerdir. İkincisi ya da başka bir deyişle, ister iktidardan ister muhalefetten gelsin, siyasi içerikli muhalefet şu anda dünya genelinde devletlerin yerleşik sağlıklı işleyişine yönelik başlıca tehdittir, Özellikle Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin yukarıda bahsi geçen bölgede meydana gelen bu tür gerilimleri tırmandırmaya çalışacağı Akdeniz’in ötesindeki bu tür iç tehlikelerden kendilerini korumak zorunda olan NATO üyesi devletler ve aynı zamanda Kuveyt, Bahreyn ve Umman gibi devlet sürekliliği planlamasının son derece önemli olduğu istikrarlı Körfez ülkelerinde benzer provokasyonlara yol açan adımlar atan İran İslam Devleti.
İstikrarlı ülkelerdeki iç çatışmaları teşvik etmek ya da ‘organik’ olarak ortaya çıkan iç meseleleri yapay olarak alevlendirmek için sosyal medyanın günümüzdeki geleneksel kullanımının ötesinde, yukarıda bahsedilen aktörler tarafından anayasal rejimleri tehdit etmek amacıyla toplumdaki bölünmeleri alevlendirmek için sahada atılan adımlar, meşru şikayetler olabilecek konuları, bir devletin aygıtını parçalamak için silah haline getirmektedir. Her iki durumda da olağanüstü hal süreklilik yönetiminin süresini etkili bir şekilde en üst düzeye çıkarabilmek, yeni ve uyumlu bir yönetim dönemini başlatırken aynı zamanda hem iktidar hem de muhalefetin hassasiyetlerine uyum sağlıyor gibi görünmek, kamuoyu devletin sürekliliği yönetiminin mevcut veya önceki siyasi seçenekler yerine varsayılan seçenek olarak devam etmek için ideal bir seçim olduğunu açıkça görene kadar kilit önem taşır; böylece bu yönetim sadece siyasette ağırlık gerektiğinde kullanılacak bir yön değil, ileriye dönük her durumda izlenecek bir seçim haline gelir.
Böyle bir yapının normatif bir seçenek ya da kendi başına bir trend belirleyici olabilmesi için, ülkelerin kendi ulusal güvenliklerine öncelik vermek amacıyla ideolojilerden arınma ve devlet aygıtının işlevselliğini benimseme konusunda öncülük etmeleri gerekmektedir, Bu yaklaşımı, hem Rusya Federasyonu’nun ihlalleri nedeniyle Ukrayna’daki savaşta hem de Çin’in Tayvan’ı abluka altına alma ve Taipei’ye defakto bir izolasyon durumu dayatma arzusu karşısında devam eden yığınakta tanık olduğumuz kurallara dayalı yerleşik düzene yönelik devam eden meydan okumalara dayanabilecek daha geniş kapsamlı ve uzun süreli bir rejime ‘yerleştirmek’ için gerekli anayasal reformun sağlanmasına ilişkin gerekli süreci güvence altına alırken, kendi iç ekonomilerini ve toplumsal istikrarlarını korurlar. Yaklaşmakta olan bir sonraki çağ, Soğuk Savaş’ın nükleer duruş çağına benzer bir çağdır, ancak hipersonik yeteneklere odaklanan retoriğe odaklanacaktır, bu nedenle müttefik uluslar topluluğu olarak ve NATO uyarınca, mevcut taktik nükleer silahlarımızı modernize etmeye devam etmeli ve NATO ülkeleri arasında zaten ittifak çapında nükleer güce sahip olan ülkelere hipersonik ‘donanım’ yerleştirmeye başlamalıyız. Bu tehditlerle yüzleşmek için sürekli, apolitik ve yukarıda bahsi geçen doktrine bağlı uluslar içinde Yürütme’nin direktiflerini uygulayabilecek güçte bir karşı devrim gereklidir.
Önümüzdeki aylarda, yıllarda ve onyıllarda karşı karşıya kalacağımız meseleler, aslında aynı ideolojik madalyonun iki yüzü oldukları halde, birbirlerine zıt siyasi yollar izlediklerini açıkça gösterseler bile, birbirleri arasındaki ve aynı zamanda koridorun diğer tarafındaki kişisel ilişkilerine öncelik vermeye çalışan politikacıların insafına bırakılamayacak kadar önemlidir, Sonuç olarak, biz kurallara dayalı uluslararası düzene meydan okuma çağrışımlarının ardındaki gerçek niyetleri yaşam tarzımızı altüst etmek olan düşmanlarla yüzleşmeye hazırlanırken, NATO içindeki ve ittifak dışındaki en güçlü ülkelerin çoğunun güçlerini kaybetmemesini sağlamak için, ileriyi düşünen ve hevesli liderler tarafından Yürütmeden Kabine Ekibine ve aşağıdaki organizasyon şemasındaki sonraki katmanlara kadar liderlikte apolitik bir dönem (mevcut müşteri uluslar rejimini savunurken bile) oluşturulmalıdır.
Kaynak: The Geopolitics