Hava Durumu

  • 21:20
  • $34.2915
  • 37.1846
  • BIST100:8.793,61

Türkiye, özellikle kentsel bölgelerde, Richter ölçeğinde eşi benzeri görülmemiş güçteki depremlerin ardından yaşanan yıkımın sonuçlarıyla mücadele ediyor. Bu yıkıcı durum, bir zamanlar refah dolu, kozmopolit ve birbirine sıkı sıkıya bağlı olan toplulukları eski ihtişamına kavuşturmak için yenilikçi bir yaklaşıma ihtiyaç duyuyor.

Bu kapsamda etkilenen şehirlerden biri, tarihi Roma İmparatorluğu’ndan Osmanlılara uzanan köklü geçmişiyle bilinen ve son yıllarda yurtdışına yapılan ihracatlarda bir güç merkezi haline gelen Gaziantep’tir. Ayrıca yıkıma uğrayan diğer şehirler arasında stratejik öneme sahip İncirlik Hava Üssü’nün bulunduğu Adana, Hatay ve Kahramanmaraş da yer alıyor. Bunun yanı sıra,

Cenneti Yeniden İnşa Etmek: 2023 Depremleri Sonrası Türkiye’nin Güneydoğusunun Tam Yeniden Canlandırılması

Osmaniye, Kilis, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman ve Şanlıurfa da depremden etkilendi ve bölgedeki toplam etkilenen il sayısı ona ulaştı.

Mevcut şehir planlama doktrinlerine bağlı kalmak yerine, yeni bir yaklaşım uygulanmalı ve bu yaklaşım hem teşvikler hem de özel yönetim denetimi içermelidir. Böylelikle, yeniden canlandırma süreci sosyo-politik meseleler veya medyada gündemi meşgul eden günlük konular gibi diğer siyasi gelişmeler tarafından engellenmeyecektir. 1980’lerde Doğu Londra’nın yeniden canlandırılmasında rol oynayan Londra Docklands Kalkınma Kurumu’ndan ilham alarak, acil bir kararnameyle Türkiye’nin güneydoğusundaki on il, yurt içi ve uluslararası şirketler için 25 yıl boyunca vergi muafiyetine tabi bölge olarak ilan edilmelidir.

Bu bölgelerde ikamet eden veya bölgeye taşınan bireyler de aynı süre boyunca gelir vergisinden muaf tutulacaktır. Bu politika, sermaye girişini teşvik ederken, mevcut sakinlerin fiyat artışları nedeniyle bölgeden dışlanmasını engelleyecektir. Özel yatırımcıların, projelerinde olduğu gibi kaliteli sosyal konutların bir yüzdesini yerel halka maliyetine sunması zorunlu olmalıdır. Bu yaklaşım, Singapur’un yüksek kaliteli sosyal konutlarla yabancı yatırımı sosyal bütünleşmeyle birleştiren başarılı modelini andırmaktadır.

İşsizliği azaltmak amacıyla, yerel Türk işçiler için %90 zorunlu istihdam kotası uygulanmalı, yönetim kurullarında da benzer oranlar Türk varlığı için geçerli olmalıdır. İşletmelerini bölgeye taşıyanlar da bahsedilen mali avantajlardan faydalanacaktır. İskenderun ve Mersin limanları, deniz yollarına öncelik vererek ve mevcut serbest ticaret bölgelerini genişleterek bu gelişmeleri canlandıracaktır.

Yönetimde de yenilik yapılmalı ve tüm Bakanlar Kurulu ve Bakanlık düzeylerinin üstünde yer alacak, doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlı bir organ kurulmalıdır. Bu organ, bölgesel yeniden yapılanmayı denetlemek üzere Türk Silahlı Kuvvetleri’nden subaylar ve çeşitli alanlarda uzman sivil yöneticilerden oluşan bir üçlü yapıdan meydana gelmelidir. Böylelikle, yeniden canlandırma çabalarının iç ya da dış siyasi baskılar ve seçim döngüleri tarafından kesintiye uğraması engellenecektir.

Türk milleti, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri gibi müttefiklerinin küresel desteğiyle ve Türkiye’nin Akdeniz ile Karadeniz’de büyüyen bölgesel gücüyle yeni bir şafağa doğru bakarken, çözüm nettir. Ülke, yalnızca yeniden inşa etmekle kalmayıp, bölgesel planlama, idari yönetim, güvenlik altyapısı ve ekonomik politikanın temelinden yeni bir biçimini yaratmak için hızla harekete geçmelidir. Bu yenilikçi yaklaşım, diğer ülkeler için 2030’ların fırsatları ve zorlukları karşısında bir örnek teşkil edecektir.

Kaynak: Global Security Review

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir