Hava Durumu

  • 18:01
  • $35.2529
  • 36.7344
  • BIST100:10.025,57

Türkiye’nin bölgesel gücü, bölgesel büyüme ve güvenlik için bir platform – Akdeniz Birliği – yaratma şansına sahip.

Doğu Akdeniz’de tarihi bir değişim yaşanıyor. Önümüzdeki yıllarda tarihçiler bu salgın sonrası, orman yangını sonrası dönemi, Doğu Akdeniz’in son derece kendine özgü halklarının bölgesel düzeyde işbirliği yapmak için şimdiye kadar gerçekleşmemiş yeteneklerini keşfettikleri an olarak gösterecekler. Çıkarları daha önce hiç olmadığı kadar örtüşen Türkiye ve İsrail gibi bölgesel güçler, bölgesel büyüme ve güvenlik için bir platform -Akdeniz Birliği- yaratma şansına sahip.

Doğu Akdeniz’de tarihin ağırlığından kaçmak pek mümkün değil. Bugünkü İstanbul bin yıldan fazla bir süre Roma İmparatorluğu’nun merkeziydi. İmparatorluğun 1453’te yıkılmasından sonra bile, muzaffer Osmanlı lideri Mehmed II “Kayser-i Rum” (Roma Sezarı) unvanını ve bununla birlikte güçlü bir Doğu Akdeniz’in dünyanın geri kalanıyla dinamik bir şekilde ilişki kurabileceği ve kurması gerektiği hissini korudu.

Daha yakın bir tarihte, 1930’larda, Atatürk’ün yeni Türkiye Cumhuriyeti, savaşan ve Batı karşıtı komşularından gelen tehdidin artacağını öngörerek, Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya ile iki savaş arası Balkan Paktı’nı bölgesel güvenlik için bir platform olarak şekillendirdi.

Bugünün zamanı da daha az tarihi değil. Koronavirüs salgını ve korkunç orman yangınları, Avrupa’nın Doğu Akdeniz halklarına yaşamlarının, geçim kaynaklarının ve beklentilerinin Kuzey Avrupa’nın ekonomik ve kültürel değerlerine saplanmış bir Avrupa Birliği’nin uzak güçlerinden ziyade yakın komşuları Türkiye ve İsrail ile daha fazla iç içe olduğunu gösterdi.

Cazip Bir Fırsat

Bölgedeki daha küçük uluslar ve halklar için, NATO içinde ve NATO ile birlikte çalışan, Türkiye ve İsrail gibi Batı’ya bağlı güçler etrafında inşa edilmiş bir Akdeniz Birliği cazip olacaktır. ABD Başkanı Joe Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson gibi küresel liderler tarafından desteklenen ve Batı himayesinde faaliyet gösteren bir Akdeniz Birliği, büyüme ve güvenlik için bir motor ve Rusya ile Çin’in bölgeye yönelik yayılmacı vizyonlarına karşı bir denge unsuru olurken, ABD’nin kalıcı Atlantikçi etkinin mümkün olduğu bölgelerdeki angajmanını da yenileyecektir.

Dolayısıyla bu değişimi gerçekleştirme sorumluluğu bölgenin en güçlü liderlerine düşmektedir. Yaklaşık yirmi yıllık iktidarıyla Erdoğan, kalıcı bir bölgesel değişim için başkalarıyla birlikte çalışmak adına eşsiz bir tarihi şansa sahip.

İsrail, sonuçsuz kalan bir dizi genel seçimin istikrarsızlaştırıcı etkilerinden kurtulmaya çalışıyor. Başbakan Naftali Bennett yönetimindeki İsrail’in yeni hükümeti, İsrail’in komşularıyla ilişkilerini şekillendiren eski kuralları yırtıp atma yetkisine sahip. Geçtiğimiz haftalarda İsrailli itfaiyecilerin yangın söndürme teknolojilerini ve personelini orman yangınlarından etkilenen Türkiye ile paylaşmayı teklif etmesi bu hırsın bir göstergesi.

Bu arada Batı’da Macron da yeniden canlanan Akdeniz’in fırsatlarından yararlanmak için aynı derecede istekli olacaktır. Biden’ın Amerika’sı ve Johnson’ın İngiltere’si gibi doğal müttefiklerin de projeyi desteklemesi muhtemeldir.

Neden Şimdi?

Bu fırsatlar birçok açıdan Türkiye’deki değişimler sayesinde ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin anayasası, Milliyetçi Hareket Partisi’nden ekonomist ve siyasi “kral” Dr. Devlet Bahçeli’nin liderliğinde yeniden düzenlendi.

Kısa vadeli fırsatçılık ve istikrarsız parlamenter koalisyonlar geçmişi, yerini uzun vadeli büyümeyi planlayabilen ve NATO ve Batı ile ilişkileri derinleştirebilen bir siyasi kültüre bıraktı.

Rus yayılmacılığını üç cephede (Karadeniz, Orta Doğu ve Kuzey Afrika) kontrol altına almaya çalışan Türkiye’nin NATO üyeliği uzun vadeli vizyonunun merkezinde yer almaya devam etmektedir. Gerçekten de NATO üyeliği artık Türkiye’nin anayasasına geri dönülmez bir şekilde işlenmiştir.

Savunma Bakanı Orgeneral Hulusi Akar döneminde Türkiye’nin askeri açıdan kendini sınırlarının ötesine yansıtma kabiliyeti artmıştır. Türkiye’nin yenilikçi askeri-sanayi sektörü, özellikle insansız hava aracı teknolojisiyle Avrupa ve Avrasya’da uluslararası satışlarını hızla artırıyor.

Erdoğan, Bahçeli ve Akar’ı cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atayarak devleti içeride yeniden yapılandırabilir ve Türkiye bu birlikteki yerini alırken onların güç alanından faydalanabilir.

Türkiye’nin büyük altyapı oyunu olan yeni Kanal İstanbul, Türkiye’nin sınırlarını olumlu yönde etkileyecektir. Tüm Akdeniz ve Karadeniz ülkeleri, ticaret kapasitesindeki artıştan ve deniz taşımacılığındaki sürtüşmelerin azalmasından faydalanacaktır. Can çekişen ticaret yolları yeniden canlanacak, Doğu Akdeniz ve Balkan bölgeleri yüzyıllardır görülmemiş bir ekonomik canlılık ve kendine yeterlilik kazanacaktır. Bu durum, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin (BRI) vaatlerini ve cazibesini azaltacağından, Biden ve Batılı güçler için başlı başına bir kazanç olacaktır.

Belki de bir Akdeniz Birliği’nin en büyük cazibesi budur. Doğu Akdeniz’de yaşananlar, Kuşak ve Yol Girişimi gibi alternatif projelerden çok daha fazla cazibeye sahip yeni bir modelin vitrini haline gelecektir. Bu model, büyük ve küçük ülkelerin herkesin yararına olacak şekilde birlikte büyüyebileceğini gösterecektir. Bu model, tarihin en iyi unsurları ile günümüzün pratik vaatlerini bir araya getiren bir modeldir.

Alp Sevimlisoy, merkezi Londra’da bulunan gelişmekte olan piyasalara dayalı bir hedge fonu olan Asthenius Capital’in CEO’su ve merkezi Washington DC’de bulunan Atlantik Konseyi’nde Milenyum Araştırmacısıdır. Sevimlisoy aynı zamanda Cass Business School’da danışma kurulu üyesi ve Akdeniz üzerine uluslararası yayınları olan bir jeopolitik stratejisttir.

Peter Woodard, NATO içindeki hareketli parçalara ve bölgedeki genişletilmiş rol potansiyeline jeopolitik olarak odaklanan Kanadalı-İngiliz bir finansal teknoloji uzmanıdır. Meksika’daki paydaşlara Batı girişimlerini desteklemedeki rolü konusunda danışmanlık yaparak önemli bir zaman geçirmiştir.

James Arnold yaklaşık yirmi beş yıldır varlık yönetimi ve finans alanında çalışmaktadır ve özellikle hedge fon endüstrisinin ilk üyelerinden biridir. Arnold aynı zamanda bir jeopolitik analisttir ve ABD dış ilişkileri üzerine yazılar yazmaktadır.

 

Kaynak: The National Interest

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir